Sinan Karaaslan
2014 yılından bu yana Anadolu Sağlık Merkezi’nde iç hastalıkları ve medikal onkoloji uzmanı olarak görevini sürdürüyor.
Uzmanlık
- Onkoloji Merkezi ( Kanser Merkezi )
- Kemoterapi
- Meme kanseri
- Kolorektal ve ürogenital sistem kanserleri
- Diğer sistemlerin kanserleri
Eğitim
Üniversite
- İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, İstanbul 1997
Uzmanlık eğitimi
- Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi, I. İç Hastalıkları Kliniği, İstanbul 2002
Yan Dal Uzmanlık Eğitimi
- İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Medikal Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 2009
Çalıştığı Kurumlar
- Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi
- Bayrampaşa Devlet Hastanesi
- İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
- Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi
- Kocaeli Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi
- Medical Park Hastanesi
- Anadolu Sağlık Merkezi
- Türk Tabipleri Birliği
- Türk Tıbbi Onkoloji Derneği
- Türk Akciğer Kanseri Derneği
- 2 uluslararası
- 4 ulusal yayın
- 1 poster sunumu
- 1 kitap bölümü çevirisi
- 1 derleme
İlgi Alanları
Kemoterapi, insan vücudunda kontrolsuz çoğalarak sağlıklı dokulara zarar veren kanser hücrelerinin büyüme ve çoğalmalarını durdurmayı veya yok etmeyi amaçlayan özel ilaç tedavisi biçimidir.
Hormon sistemini oluşturan her bir organ, vücudumuz için önemli görevler üstlenir.
Kanser tedavisinde her geçen gün yeni gelişmeler olmaktadır. Uzun yıllardır kullanılan kemoterapi ve radyoterapi yöntemlerine ek olarak son yıllarda immünoterapi adı verilen ilaçlarla kanser hastalığı artık daha uzun süreli kontrol altına alınmaya başlanmıştır. İmmünoterapi ile kişinin bağışıklık sistemi aktive hale getirilerek, kişinin kendi bağışıklık sistemi hücrelerinin kanser hücreleri ile daha etkili savaşması sağlanır.
Kanser tedavisinde her geçen gün yeni gelişmeler olmaktadır. Uzun yıllardır kullanılan kemoterapi ve radyoterapi yöntemlerine ek olarak son yıllarda immünoterapi adı verilen ilaçlarla kanser hastalığı artık daha uzun süreli kontrol altına alınmaya başlanmıştır. İmmünoterapi ile kişinin bağışıklık sistemi aktive hale getirilerek, kişinin kendi bağışıklık sistemi hücrelerinin kanser hücreleri ile daha etkili savaşması sağlanır.
Akciğer, göğüste nefes almayı kontrol eden iki süngerimsi organdır. Akciğer kanseri, bu organdaki hücrelerin büyümesiyle başlar. Dünya çapında kansere bağlı ölümlerin önde gelen nedenidir. Tedaviler arasında cerrahi, kemoterapi, immünoterapi, radyasyon ve hedefli ilaçlar bulunur. Yüksek risk altındaysanız tarama önerilir. Tedavilerdeki gelişmeler son yıllarda akciğer kanseri ölümlerinde önemli bir düşüşe neden olmuştur.
Safra kesesi, sindirim sistemine ait, yağ metabolizması için gerekli olan safra sıvısının üretilmesinde görev alan bir organdır. Safrayı depolayan ve salgılayan safra kesesi, karnın sağ üst kısmında konumlanır. Çeşitli sebeplerden dolayı safra kesesi hücrelerinde değişimler görülmeye başlanabilir ve bu hücresel değişim kanser gelişimine neden olabilir. Karın bölgesinde ağrı, şişkinlik gibi belirtilerle hissedilmeye başlayan safra kesesi kanseri müdahale edilmesi gereken, ciddi tıbbi durumlardan biridir.
Karaciğer içerisinde gelişen kötü huylu tümöral oluşumlar, karaciğer kanseri olarak isimlendirilir. Karaciğer, vücudun en büyük iç organıdır. Başta çeşitli atıkların vücuttan uzaklaştırılması, çeşitli besin maddelerinin emilimi ve yara iyileşmesi olmak üzere birçok yaşam fonksiyonunun gerçekleştirilmesinden sorumludur. Karın bölgesinin sağ üst bölümünde yer alan karaciğer, aynı zamanda safra üretiminden sorumludur.
CA125, "Cancer Antigen 125" olarak bilinen ve vücutta özellikle bazı kanser türlerinin varlığında yükselen bir tümör belirteci (marker) proteinidir. Özellikle kadınlarda üreme organları, over (yumurtalık) kanseri ile ilişkilendirilen bu belirteç, yumurtalık kanserinin tanı ve takibinde kullanılan en önemli göstergelerden biridir. Ancak CA125 sadece kanserle ilişkili değildir. Farklı sağlık sorunları da bu değerin yükselmesine yol açabilir. Bu nedenle, tek başına bir teşhis aracı olarak kullanılmaz fakat özellikle riskli gruptaki hastalarda hastalığın gidişatını izlemek ve tedavinin etkinliğini değerlendirmek için oldukça önemlidir.
Vücuttaki tüm doku ve organlar farklı hücre türlerinden oluşur. Zaman içinde ölen hücrelerin yerine, sağlıklı hücrelerin bölünmesiyle oluşan yeni hücreler gelir. Böylece kişinin yaşamı boyunca hücre yenilemesi devam eder. Hücrelerin ne zaman çoğalması gerektiği DNA tarafından kontrol edilir. DNA hasarlanmasına bağlı olarak hücreler gerek olmadığı hâlde bölünmeye başlayabilir. Günümüzün ciddi hastalıklarından biri olan kanser, vücudun kendi hücrelerinin kontrolsüz şekilde çoğalmasıyla ortaya çıkan bir rahatsızlıktır.
Tümör, kontrolsüz bölünen vücut hücrelerinin ortaya çıktıkları doku ve/veya organ içerisinde kitlesel olarak büyümeleri sonucunda oluşturduğu kitle ya da şişliktir. Çoğu kemik tümöründe sebep bilinmez. Büyüyen tümör zamanla sağlıklı dokulara yayılarak sağlıklı dokuların anormal dokularla yer değiştirmesine neden olur ve kemiği zayıflatarak patolojik kırıklara yol açar. Eğer gerekli önlem alınmazsa saldırgan tümörler geliştikleri organ sistemi içerisinde işlevsel olarak yetmezliğe ve hatta tüm vücut metabolizmasını etkileyerek yaşamı tehdit edebilir.
Kanser ağrısı; Kansere bağlı olarak normal dokuların tahribi, kan damarlarında tıkanmaya bağlı dolaşım bozukluğu, metastazlara bağlı olarak kemik kırıkları, enfeksiyon, enflamasyon (yangı), tümörün sinirlere bası yapması, içi boş organların veya çeşitli kanalların tıkanması gibi nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabildiği gibi, cerrahi, kemoterapi, radyoterapi gibi kanser tedavi yöntemleri nedeniyle vücutta ortaya çıkan birtakım ağrılardır.
Böbrek kanseri, böbreklerde oluşan hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalması sonucu meydana gelen ve genellikle erken evrelerde belirti vermeyen bir kanser türüdür. Vücutta kanın temizlenmesi, su dengesinin sağlanması ve atıkların idrar yoluyla dışarı atılması gibi hayati işlevlere sahip böbreklerde oluşan kanser, ilerleyen aşamalarda idrar yolu ve çevre dokulara zarar verebilir. Çoğu zaman başka bir hastalık için yapılan görüntüleme testlerinde tespit edilir. Erken teşhis, tedavi şansını artırmada kritik bir rol oynar.
Pankreas kanseri yaygın görülen kanser türlerinden biri. Pankreas kanseri nedir, belirtileri neler, tedavide ne yapılır? Genel cerrahi branşının en zor ameliyatlarından olan “whipple tekniği” nasıl uygulanır.
Yumurtalık kanseri, yumurtalık ya da fallop tüpleri dokusundaki hücrelerin kontrolsüz büyüme ve çoğalma göstermesi ile oluşan tümörlerdir. Yumurtalık kanseri, diğer bir deyişle over kanseri dünya çapında kadınların en sık karşılaştığı kanserler arasında bulunur. Tanı koymak kimi zaman zordur, çünkü belirtiler genellikle son aşamalarda gelişir. Bu durum erken teşhisi önleyebilir. Yumurtalık kanserinde yaygın olarak karşılaşılan belirtiler pelvik ağrı ve karın ağrısı, şişkinlik, anormal kanama ya da vajinal akıntı şeklinde sıralanabilir. Yumurtalık (over) kanseri tedavisinde amaç, tümör yapısının vücuttan uzaklaştırılmasıdır. Ameliyat, kemoterapi, hedefe yönelik terapi ve radyoterapi tedavi yöntemleri arasında bulunur.
Kanser tedavisinde her geçen gün yeni gelişmeler olmaktadır. Uzun yıllardır kullanılan kemoterapi ve radyoterapi yöntemlerine ek olarak son yıllarda immünoterapi adı verilen ilaçlarla kanser hastalığı artık daha uzun süreli kontrol altına alınmaya başlanmıştır. İmmünoterapi ile kişinin bağışıklık sistemi aktive hale getirilerek, kişinin kendi bağışıklık sistemi hücrelerinin kanser hücreleri ile daha etkili savaşması sağlanır.
Kanser, kontrolsüz bir şekilde bölünen ve normal vücut dokusuna sızma ve onu yok etme yeteneğine sahip anormal hücrelerin gelişimiyle karakterize edilen çok sayıda hastalıktan herhangi birini ifade eder. Vücudun her yerine yayılma yeteneğine sahip olan hastalık, dünyada ikinci önde gelen ölüm nedenidir. Ancak kanser tarama, tedavi ve önlemedeki gelişmeler sayesinde birçok kanser türünde sağ kalım oranları artar.
Deri kanseri, deride yer alan hücrelerde DNA hasarı ortaya çıktığında ve bu hasar tamir edilemediğinde hasarlı hücrelerin kontrolsüz çoğalması sonucu ortaya çıkar. Deri kanserlerinin %99’undan fazlasını üç tip kanser oluşturur.
Larenks kanseri olarak da bilinen gırtlak kanseri solunum yollarını etkileyen önemli bir sağlık sorunudur. Gırtlak, solunumun sağlanması ve sesin oluşturulmasında önemli rol oynayan bir organdır. Bu kanser türü, gırtlağın içindeki hücrelerin kontrolsüzce çoğalarak yayılmasına ve tedavi edilmediğinde ciddi sağlık problemlerinin oluşmasına yol açabilir.
Kanser; günümüzde insan sağlığını tehdit eden ve çözümü için yoğun çaba sarf edilen önemli sağlık sorunlarının başında gelir. Günümüze kadar çeşitli tanı ve tedavi yöntemleri kullanılsa da, kanserin giderilmesinde hala etkili bir metot belirlenmiş değildir. Bu nedenle, kanser üzerine uluslararası çevrede çok sayıda araştırma yürütülmekte, tanı ve tedavi yöntemleri bakımından çok farklı teknolojiler kullanılmaktadır. Bu yöntemlerden biri de likit biyopsidir.
Palyatif bakım; yaşam boyu tedavi sürecinde hasta ve ailenin yaşadığı olumsuzlukların ve hastalığa bağlı komplikasyonların azaltılması, yaşam kalitesinin yükseltilmesi açısından oldukça etkilidir.
Akciğer, göğüste nefes almayı kontrol eden iki süngerimsi organdır. Akciğer kanseri, bu organdaki hücrelerin büyümesiyle başlar. Dünya çapında kansere bağlı ölümlerin önde gelen nedenidir. Tedaviler arasında cerrahi, kemoterapi, immünoterapi, radyasyon ve hedefli ilaçlar bulunur. Yüksek risk altındaysanız tarama önerilir. Tedavilerdeki gelişmeler son yıllarda akciğer kanseri ölümlerinde önemli bir düşüşe neden olmuştur.
Halk arasında kan kanseri olarak bilinen Lösemi, kemik iliğinde oluşan anormal beyaz kan hücrelerinin kontrolsüz şekilde çoğalmasıyla karakterize bir hastalıktır. Bu anormal hücreler, sağlıklı kan hücrelerinin üretimini engelleyerek bağışıklık sistemini zayıflatır. Böylece enfeksiyon riski artar. Ayrıca vücutta kan dolaşımı bozulur. Dolaşımın bozulması da ciddi sağlık sorunlarına yol açar. Her yaş grubunda görülebilen Lösemi, farklı alt türleriyle kendini gösterir.
Lenf sistemi lenfatik sistem ya da lenfoid sistem olarak da bilinir. Bu sistem hem dolaşım sistemiyle hem de bağışıklık sistemiyle ilişkilidir. Lenf düğümleri ve lenf damar ağından oluşan bu sistemde lenf sıvısı adı verilen kan plazması ve akyuvarlardan oluşan sıvı dolaşmaktadır. Bu akyuvarlar hastalık yapıcı etkenlere karşı savaşarak bağışıklıkta görev almaktadır. Lenf düğümleri ise yabancı hastalık etkenlerinin temizlenmesinde filtre görevi görerek enfeksiyon oluşumu ve diğer hastalıklara karşı koruma sağlamaktadır. Lenf sisteminin ana hücreleri olan lenfositlerin kontrolsüz büyümesi ve çoğalmasıyla lenf kanseri denilen hastalık meydana gelmektedir. Vücutta tutulum gösterdiği bölgeye bağlı olarak değişik belirtiler gösteren bu hastalığa en çok lenf bezlerinde rastlanmaktadır.
Rahim ağzı kanseri, kadınlarda en çok görülen kanser türlerinden biridir. Ülkemizde her yıl binlerce kadın rahim ağzı kanseri teşhisi almakta, binlerce kadın da rahim ağzı kanseri nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Aşılama ve tarama ile rahim ağzı kanserine bağlı ölümlerin önüne geçmek mümkündür.
Kadın üreme sisteminin dış genital bölgesinde gelişen Vulva kanseri, nadir ancak ciddi bir kanser türüdür. Genellikle yavaş ilerleyen bu kanser türü, erken evrelerde tespit edildiğinde tedavi edilebilir niteliktedir. Vulva kanseri çoğunlukla vulvanın dış dudaklarında başlar. Ancak klitoris, iç dudaklar ve diğer çevre dokularda da görülebilir. Diğer kanser türlerinde olduğu gibi, erken teşhis ve uygun tedavi süreci, hastalığın seyri açısından oldukça önemlidir. Vulva kanseri belirtileri genellikle kaşıntı, cilt değişiklikleri veya vulvada oluşan küçük bir kitle şeklinde başlar.
Human papilloma virüsü çift zincirli DNA içeren bir virüstür. Halen tüm dünyada yaklaşık 630 milyon kadının infekte olduğu HPV, cinsel ilişki ve cinsel temas yoluyla bulaşmaktadır. Diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklardan farklı olarak, cinsel ilişki esnasında direkt penetrasyon olmadan sürtünme, cilt teması (kuteneokutenatal ya da skrotovulvar temas) ile de geçiş olabilir ve bu nedenle prezervatiflerin koruyuculuğu HPV açısından sınırlı kalabilmektedir. Amerika’da Center for Disease Control cinsel olarak aktif kadın ve erkeklerin %50’sinin hayatlarının bir döneminde HPV virüsü ile karşılaşacağını bildirmektedir. Amerika’da bir popülasyon bazlı çalışmada cinsel olarak aktif her dört kadından birinde HPV DNA’sının pozitif olduğu bulunmuştur.
Testisler skrotum adı verilen deri bir kese içerisinde korunan, penisin hemen arkasında bulunan erkek üreme sisteminin temel organlarındandır. Testisler spermlerin hem üretildiği hem de depolandığı yerdir. Testisler ayrıca ana cinsiyet hormonu olan testesteronun üretimini de gerçekleştirir. Testis hücrelerinde meydana gelen kontrolsüz büyüme ve çoğalma ile tümörleşme gerçekleşir. Testis kanserleri erkeklerde en sık rastlanan üreme sistemi kanserlerindendir. Testis kanseri uzun dönem belirti vermeden ilerleme özelliğine sahiptir. Fakat aynı zamanda tedavi oranının ve başarısının en yüksek olduğu kanserlerdir. Bu yüzden erken tanı büyük önem taşımaktadır.
Prostat bezi erkeklerde bulunan, idrar kesesinin hemen altında, taban kısmı mesane ile temasta olan piramidimsi yapıya sahip erkek üreme sistemi elemanı bir organdır. Prostat, idrar kesesinden idrarın akışını sağlamada görevli kanal olan prostatik üretranın çevresini sarmaktadır. Prostat henüz ergenliğe girmemiş erkek bireylerde 2 gram iken yaşla beraber büyüyerek 52 yaştan önceki yetişkin erkek bireylerde 20 grama kadar ulaşmaktadır. Prostat erkek üreme sisteminde önemli görevli olan doğurganlığı etkileyen bir bezdir. Ana görevi spermi besleyen sıvıyı üretmek ve spermlerin semen sıvısı içinde korunmasını sağlamaktır. Prostat kanseri, prostat bezinin yapısında bulunan hücrelerin kontrolsüz bölünme, çoğalma ve büyüme yeteneği kazanarak kanserleşmesidir. Prostat kanseri erken dönemde genellikle belirti vermediğinden tanı gecikebilmekte ve metastaz olasılığı artmaktadır.
Mesane kanseri, idrar kesesi olarak bilinen mesanenin iç yüzeyini kaplayan hücrelerin anormal şekilde büyüyüp çoğalmasıyla oluşan bir kanser türüdür. Genellikle mesanenin iç tabakasındaki hücrelerde başlar. Tedavi edilmediği takdirde mesane duvarının daha derin katmanlarına yayılabilir. Dünya genelinde en sık görülen kanser türlerinden biridir. Özellikle ileri yaşlarda daha yaygın olarak görülür. Kimyasal maddelere maruz kalma ve genetik faktörler bu hastalığın gelişiminde önemli rol oynar.
Yumuşak doku kanseri tıpta bilinen adıyla sarkom, bağ dokularda oluşan kötü huylu habis tümörleridir ve nadir görülen bir kanser türüdür. Yumuşak dokular, vücutta organların içinde ve etrafında bulunan bu organlara destek olan, birleştiren ya da etrafını saran dokulardır. Yumuşak dokulara örnek olarak kas, damar, sinir, tendon ve eklem iç yüzeyi sayılabilir. Sarkom çocukluk çağında, genç erişkinlerde ve ileri yaştaki kişilerde de görülür. Bu kanser türü kendisini yumuşak dokularda bir yumru veya ele gelecek şekilde kitle oluşumu olarak gösterebilir. Sarkomlar tüm vücutta görülebilir ama en sık kol, bacak ve karın bölgesine yerleşirler. Oluşan kitleler ağrılı ya da ağrısız şekilde her iki durumda da meydana gelebilir. Yumuşak doku kanserinin kesin tanısı biyopsi ile konularak tedavi planı oluşturulabilir. Hastalığın seyrine göre cerrahi müdahaleler, radyoterapi, kemoterapi veya akıllı ilaç gibi tedavi yöntemleri uygulanır.
Kemik hücrelerinin kontrolsüz çoğalması sonucu gelişen ve genellikle kemik dokusunda oluşan nadir bir kanser türüdür. Bu tür kanser, kemik yapısını bozarak güçsüzleşmesine, kırılma riskinin artmasına ve günlük yaşam kalitesinin düşmesine yol açar. Çoğunlukla çocuklar ve genç yetişkinlerde görülen kemik kanseri, vücudun herhangi bir kemiğinde ortaya çıkabilir. Ancak en sık uzun kemiklerde, özellikle bacaklarda ve kollarda gözlemlenir.
Safra kesesi, sindirim sistemine ait, yağ metabolizması için gerekli olan safra sıvısının üretilmesinde görev alan bir organdır. Safrayı depolayan ve salgılayan safra kesesi, karnın sağ üst kısmında konumlanır. Çeşitli sebeplerden dolayı safra kesesi hücrelerinde değişimler görülmeye başlanabilir ve bu hücresel değişim kanser gelişimine neden olabilir. Karın bölgesinde ağrı, şişkinlik gibi belirtilerle hissedilmeye başlayan safra kesesi kanseri müdahale edilmesi gereken, ciddi tıbbi durumlardan biridir.
Karaciğer içerisinde gelişen kötü huylu tümöral oluşumlar, karaciğer kanseri olarak isimlendirilir. Karaciğer, vücudun en büyük iç organıdır. Başta çeşitli atıkların vücuttan uzaklaştırılması, çeşitli besin maddelerinin emilimi ve yara iyileşmesi olmak üzere birçok yaşam fonksiyonunun gerçekleştirilmesinden sorumludur. Karın bölgesinin sağ üst bölümünde yer alan karaciğer, aynı zamanda safra üretiminden sorumludur.
Nazofarenks kanseri; burun arkasında, boğazın üst kısmında bulunan nazofarenks adı verilen bölgeden kaynaklanan bir kanser türüdür. Bu bölge, burun ve ağzı akciğerlere bağlayan solunum yolu boyunca yer alır. Dolayısıyla bu hastalık, baş-boyun kanserleri içinde özel bir yere sahiptir. Nazofarenks kanseri, genellikle yavaş ilerleyen bir hastalık olsa da erken evrelerde belirtiler belirgin olmayabilir. Bu durum teşhisin gecikmesine yol açabilir.
Farenks (yutak), burun ve ağız boşluğunun arkasında yer alır. En üst bölümü burun boşluğu ile bağlantılıdır (nazofarenks), alt ucu (hipofarenks) ise yemek borusu ile devam eder. Yutak kanserleri içinde dil kökü, küçük dil, bademcik dokusunun ve yutak arka duvarlarının kanserleri yer alır. Orofarenks ve hipofarenks kanserleri nazofarenks kanserlerine göre oldukça nadir olarak görülür. Dünya çapında yılda toplam 123.000 yeni orofarenks ve hipofarenks kanseri olgusu olduğu tahmin edilmektedir.
Dil kanseri, baş ve boyun kanserinin bir türüdür. Dildeki hücreler kontrolsüz bir şekilde büyüyüp bölündüğünde meydana gelir. Önlenebilir risk faktörleri arasında HPV (insan papilloma virüsü) enfeksiyonu bulunur. Tedavi genellikle cerrahi müdahaleyi içerir. Ancak kemoterapi ve radyasyon tedavisi de içerebilir. Erken teşhis çok önemlidir.
Baş boyun kanserleri, vücudun baş ve boyun bölümünde oluşabilen kanser hücrelerinin kontrolsüz ve anormal olarak çoğalmasına verilen isimdir. Baş boyun kanserlerinin erken teşhis edilmesi ve erken tedavisi son derece önem taşımaktadır. Yaygın olarak görülebilen baş boyun kanserlerinin tedavisi olabileceği gibi bazı durumlarda kalıcı hasarlar da verebilir. Bu hasarları önlemek için bazı tedavi yöntemleri uygulanarak kanser hücrelerinin yok edilmesi ya da ilerlemenin durdurulması sağlanabilir.
Ağız içinde veya çevresinde bulunan dokularda kontrolsüz hücre büyümesi sonucu oluşan bir kanser türüdür. Dudaklar, dil, diş etleri, yanak içleri, damak ve ağız tabanı gibi bölgelerde gelişebilir. Genellikle ciltteki veya ağızdaki anormal bir yara veya lezyon olarak başlar ve tedavi edilmediğinde çevre dokulara ve diğer organlara yayılabilir. Erken teşhis edilmesi durumunda ağız kanseri tedavi edilebilir bir hastalıktır. Ancak belirtilerin hafif veya geç fark edilmesi nedeniyle birçok vaka ileri evrelerde tanı alır. Yetersiz ağız hijyeni ve HPV enfeksiyonları gibi faktörler ağız kanseri riskini artırabilir.
Rektum kalın bağırsak denilen kaslı kanalın son 15 cm‘lik önemli bir sindirim sistemi parçasıdır. Bu 15 cm’lik alanda oluşum gösteren tümör hücreleri belli bir sayıya ulaştıktan sonra rektum kanserini oluşturabilir. Ölüm oranı yüksek bir kanser türüdür, bu nedenle erken teşhis ve tedavi kritik bir öneme sahiptir. Rektum kanseri bazı durumlarda semptom göstermeden gelişebilir. Hastaların bir kısmında rektal kanama, ishal, kabızlık ve açıklanamayan kilo kaybı gibi belirtiler gözlenebilir. Ailede bulunan rektum kanseri öyküsü ve kalıtsal bazı bozukluklar rektum kanseri riskini artırabilir. Tedavi prosedürleri kanserin seviyesine göre değişiklik gösterebilir. Genel olarak uygulanan tedaviler ise ameliyat, kemoterapi, radyasyon tedavisi ve hedefe yönelik tedavi şeklindedir.
Pankreas kanseri, karın bölgesinde bulunan ve sindirime yardımcı bir organ olan pankreası etkileyen bir rahatsızlıktır. Belirtiler arasında bulantı, şişkinlik, yorgunluk, sarılık ve iştahsız bulunabilir. Tedavi ameliyat, kemoterapi ve radyasyon gibi yöntemleri içerir. Hastalığın erken evrelerde tespit edilmesi zor olduğundan ciddi komplikasyonlar içerebilir.
Gastrik kanser olarak da bilinen mide kanserinde kanser hücreleri genellikle midenizin iç astarında anormal şekilde çoğalmaya başlar. Daha sonra kanser geliştikçe mide duvarlarınızın daha derinlerine doğru büyürler. Dünya çapında yaygındır. Açıklanamayan kilo kaybı ve mide ağrısı gibi yaygın mide kanseri semptomları genellikle erken evrelerde ortaya çıkmaz.
Cilt kanseri, vücudun en büyük organı olan deride meydana gelen hücresel değişiklikler sonucu oluşan bir kanser türüdür. Genellikle cildi güneşin zararlı ultraviyole (UV) ışınlarına karşı koruyamama nedeniyle gelişir. Derideki hücrelerin kontrolsüz bir şekilde büyüyerek tümör oluşturması ile karakterize edilen bu kanser türü, erken teşhis edildiğinde başarılı bir şekilde tedavi edilebilir. Cilt kanserinin en yaygın türleri bazal hücreli karsinom, skuamöz hücreli karsinom ve melanomdur. Belirtiler, deride anormal lezyonlar, renk değişiklikleri veya iyileşmeyen yaralar şeklinde ortaya çıkabilir.
Bazen doktorlar ameliyat sırasında yardıma ihtiyaç duyar. Özellikle de daha küçük ve hassas hareketler gerektiren operasyonlar zorlayıcı olur. Robotik cerrahinin devreye girdiği yer de burasıdır. Robotik veya robot destekli cerrahi, doktorların zorlu tıbbi prosedürleri daha fazla doğruluk ve kontrolle gerçekleştirmesini sağlar. Gelişmiş bilgisayar teknolojisini yetenekli cerrahların deneyimiyle birleştiren bu teknoloji, cerraha vücudun karmaşık anatomisinin 10x büyütülmüş, yüksek çözünürlüklü, 3 boyutlu görüntüsünü sağlar.
Endometrial kanser, rahimdeki hücrelerin büyümesi ile başlayan bir kanser türüdür. Rahim, fetal gelişimin gerçekleştiği içi boş, armut biçimli pelvik organdır. Endometrial kanser, endometrium adı verilen, uterusun iç yüzeyini oluşturan hücre tabakasında başlar. Endometrial kansere bazen rahim kanseri denir. Rahim sarkomu da dahil olmak üzere başka kanser türleri de rahimde oluşabilir, ancak bunlar endometriyal kanserden çok daha az yaygındır. Endometrium kanseri sıklıkla erken evrede bulunur çünkü semptomlara neden olur. Çoğunlukla ilk belirti düzensiz vajinal kanamadır. Endometrium kanseri erken tespit edilirse, rahmin cerrahi olarak çıkarılması sıklıkla tedavi eder.
Penis kanseri, sperm ve idrarın vücuttan atıldığı erkek cinsel organı olan peniste oluşan nadir bir kanserdir. Penis kanserinin en yaygın türü skuamöz hücreli karsinom (derinin üst tabakasındaki düz hücrelerde başlayan kanser) olarak bilinir. Genellikle sünnet derisinin (penis başını kaplayan gevşek deri) üzerinde veya altında oluşur. Penis kanserinin belirtileri arasında yaralar veya diğer cilt değişiklikleri, akıntı ve kanama yer alır. İnsan papilloma virüsü (HPV), penis kanseri vakalarının yaklaşık üçte birine neden olur. Sünnet (sünnet derisinin alınması) HPV'nin önlenmesine ve penis kanseri riskinin azaltılmasına yardımcı olabilir. Erken teşhis edildiğinde penis kanseri genellikle tedavi edilebilir.
Pankreas kanseri, pankreastaki hücrelerin büyümesi ile başlayan bir kanser türüdür. Pankreas midenin alt kısmının arkasında yer alır. Yiyecekleri sindirmeye yardımcı olan enzimleri ve kan şekerini yönetmeye yardımcı olan hormonları üretir. Pankreas kanserinin en sık görülen türü pankreas duktal adenokarsinomudur. Bu pankreas kanseri türü, sindirim enzimlerini pankreastan dışarı taşıyan kanalları kaplayan hücrelerde başlar. Pankreas kanseri nadiren tedavi şansının en yüksek olduğu erken evrelerinde bulunur. Bunun nedeni genellikle diğer organlara yayılana kadar semptomlara neden olmamasıdır. Sağlık ekibi tedavi planını oluştururken pankreas kanserinin boyutunu göz önünde bulundurur. Tedavi seçenekleri arasında ameliyat, kemoterapi, radyasyon terapisi veya bunların bir karışımı yer alabilir.
Kanser şüphesinin olduğu durumlarda tanı için başvurulan görüntüleme yöntemlerinden PET/CT, yapay zeka ile donatılırsa ne olur? İşte bu soruya cevap veren PET/CT Omni Legend, hızlı tarama, yüksek kalitede görüntüleme ve daha pek çok avantajıyla öne çıkan yenilikçi bir teknoloji sunuyor…
Tiroid kanseri, boynun ön kısmında yer alan ve vücutta hormon üretiminden sorumlu olan tiroid bezinde gelişen bir kanser türüdür. Tiroid bezi; metabolizma hızını, enerji üretimini ve büyümeyi düzenleyen önemli hormonlar salgılar. Tiroid kanseri, bu bezdeki hücrelerin anormal şekilde büyümesi ve kontrolsüz bir şekilde çoğalmasıyla meydana gelir. Erken evrelerde fark edilmesi zor olsa da tiroid kanseri genellikle tedavi edilebilir bir hastalıktır.
Meme hücrelerinin kontrolden çıkarak tümör oluşturduğu bir hastalıktır. Kontrol altına alınmadığında, tümörler tüm vücuda yayılabilir ve ölümcül olabilir. Meme kanseri hücreleri, memenin süt kanallarının veya süt üreten lobüllerinin içinde başlar. En erken form yaşamı tehdit edici değildir. Erken evrelerde tespit edilebilmesi de tedavi edilebilirliği yükseltir. Invazyon aşamasında ise kanser hücreleri meme dokusuna yayılabilir. Bu, yumrulara veya kalınlaşmaya neden olan tümörler oluşturur. İnvaziv kanserler yakındaki lenf düğümlerine veya diğer organlara yayılabilir. Metastaz yaşamı tehdit edici ve ölümcül olabilir. Tedavi kişiye, kanser türüne ve yayılımına göre belirlenir. Tedavi cerrahi, radyasyon terapisi ve ilaçları birleştirir.
Tıp literatüründe lipom olarak geçen yağ bezesi, cilt altında yavaşça büyüyen ve genellikle iyi huylu olan yağ dokusu tümörüdür. Çoğu zaman zararsız olan bu kitleler, vücudun farklı bölgelerinde ortaya çıkabilir. Yumuşak, hareketli bir doku yapısına sahiptir. Çoğunlukla ağrısız olan lipomlar, sağlık açısından ciddi bir risk oluşturmaz. Ancak, bazı durumlarda büyüklüğü veya konumu nedeniyle rahatsızlık verebilir ya da estetik kaygılara yol açabilir.
Lenfoma, bağışıklık sisteminin parçalarından biri olan lenfatik sistemden köken alan kanserleri anlatan genel bir terimdir. Lenfomalar; lenf bezi kanseri olarak bilinirler ancak organlarda da lenf bezini tutmadan hastalık ortaya çıkarabilir.
Meme kanserinin sık görülmesi, sıklığın giderek artması, erken evrede tedavi edilebilir olması ve erken evrede tanı koymanın günümüz koşullarında olanaklı olması meme kanserinde tarama yöntemlerinin önemini arttırmaktadır.
Yemek borusu kanseri, kişilerin beslenme sırasında aldıkları yiyecekleri boğazdan mideye taşıyan, uzun, kaslı tüp olan yemek borusunda görülen bir rahatsızlıktır. Genellikle kanser yayılıncaya kadar belirgin semptomlar görülmez ve kişiler rahatsızlığı fark etmez. En yaygın türleri skuamöz hücreli karsinom ve adenokarsinomdur. Skuamöz hücreli karsinom, özofagusun üst kısmında gelişirken, adenokarsinom genellikle alt kısımda oluşur. Belirtiler arasında yutma güçlüğü, ağrı, kilo kaybı, hazımsızlık ve özofagus tıkanıklığı yer alabilir. Risk faktörleri arasında kronik reflü hastalığı, obezite ve beslenme alışkanlıkları bulunmaktadır. Erken teşhis ile uzman doktorlar tarafından, ameliyat ve diğer tedavilerle başarılı bir şekilde müdahale edilebilir.
Beyin kanseri, beyinde ortaya çıkan kötü huylu tümör hücrelerinin hızlı ve kontrolsüz şekilde çoğalması ve büyümesidir. Beyin kanserine neden olan hücreler, kendi kendini yenileme özelliğine sahiptir. Beyin tümörleri, hipofiz ve epifiz bezinde, beyin yüzeyindeki zarda ve sinirlerde ortaya çıkabilir. Vücudun diğer yerlerinde ortaya çıkan ve yayılarak beyni etkileyen ikincil tümörler, beyinde direkt ortaya çıkan birincil beyin tümörlerinden daha yaygındır. En yaygın görülen beyin kanseri vakaları ikincil beyin tümörlerinden kaynaklanır. 2022 yılında dünya genelinde yaşları ortalaması 59 olan 1.900'den fazla kişiye beyin kanseri tanısı konulduğu bilinmektedir.
Öne Çıkan Kanser Yazıları
- Kolon (Bağırsak) Kanseri Nedir? Belirtileri Nelerdir?
- Meme Kanseri Belirtileri Nelerdir? Meme Kanseri Neden Olur?
- Akciğer Kanseri Belirtileri Nelerdir? Nedenleri ve Tedavisi
- Lösemi (Kan Kanseri) Nedir? Lösemi Belirtileri Nelerdir?
- Prostat Kanseri Belirtileri Nelerdir? Evreleri ve Tedavisi
- Kemik Kanseri Nedir? Kemik Kanseri Belirtileri Nelerdir?
- Karaciğer Kanseri
- Pankreas Kanseri Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
- Mide Kanseri Belirtileri Nelerdir? Mide Kanseri Tedavisi
- Cilt (Deri) Kanseri Nedir? Cilt Kanseri Belirtileri Nelerdir?