21 Ağustos 2023 Pazartesi
Hipertansiyon Organ Hasarına Neden Olmadan Belirti Vermiyor
Bir kişinin tansiyonu, kan dolaşımının atar damar içerisinde meydana getirdiği basıncın ifade şeklidir. Tansiyon, ilk okunan ve halk arasında büyük tansiyon olarak bilinen sistolik kan basıncı ile halk arasında küçük tansiyon olarak bilinen diyastolik kan basıncı olmak üzere 2 kısımda değerlendirilir. Tansiyonun birimi milimetre civadır. Sistolik kan basıncı, kalbin kasılarak içinde bulunan kanı pompalaması sonrasında büyük atar damarlarda oluşan maksimum basıncı tanımlar. Diyastolik kan basıncı ise kalbin 2 atım arası sürede gerçekleştirdiği dinlenme esnasında bu damarlarda meydana gelen minimum basıncı tanımlamak için kullanılır
Kan damarlarındaki kanın damar duvarına yaptığı yüksek basınç, hipertansiyon olarak tanımlanır. Uzun süre yüksek kan basıncı damarın iç yüzeyinde hasara neden olur. Damarlarda tıkanma, yırtılma ya da genişlemeye neden olan yüksek tansiyon, kan akışını bozar ve organ yetmezliği oluşabilir. Erişkin bir insanın 3 ayrı ölçümünde diostolik kan basıncı 90 mmHg, sistolik kan basıncı 140 mmHg'dan yüksek olması hipertansiyon teşhisinin konması için yeterlidir.
Kan basıncı yüksekliği anlamına gelene hipertansiyon, kalp yetmezliği, kalp krizi, atriyal fibrilasyon gibi bazı ritim bozuklukları, kronik böbrek hastalığı gibi çeşitli rahatsızlıklar için önlenebilir risk faktörlerinin başında gelen bir durumdur. Dolayısıyla tansiyonun (kan basıncı) vücut fonksiyonlarının sağlıklı olarak devam ettirilmesi için normal sınır aralıkları içerisinde yer alması önem taşıyan bir konudur. Hipertansiyon, ölçülen kan basıncı değerlerine göre çeşitli evrelere ayrılarak sınıflandırılır. 140/90 mmHg ile 159/99 mmHg arasındaki tansiyon değerleri evre 1 hipertansiyon olarak kabul edilir. 160/100 mmHg ve 179/109mmHg arasında tespit edilen kan basıncı değerleri ise evre 2 hipertansiyon olarak isimlendirilir. Evre 3 hipertansiyon ise sistolik kan basıncının 180mmHg ve diyastolik kan basıncının 110 mmHg veya üzerinde olarak tespit edilmesi halinde kullanılan tanımlamadır. Akut Ciddi hipertansiyon 180/110 mmhg’yi aşmış, yüksek kan basıncının organlara zarar veren klinik olayların ortaya çıktığı artık hayatı tehdit edici boyutlara vardığı durumlar için kullanılır. (Hipertansif ansefalopati, Akut iskemik inme, Akut aort diseksiyonu, İntraserebral hemoraji, Akut sol kalp yetmezliği, Akut koroner sendromlar)
Kişide yüksek kan basıncı gelişimine zemin hazırlayabilecek birçok risk faktörü mevcuttur. Hipertansiyon gelişme riski yaşın ilerlemesi ile birlikte artış gösterir. Aile bireyleri ve akrabaları arasında hipertansiyon hastası bireylerin bulunması da kişide hipertansiyon gelişimi için riskli kabul edilen faktörler arasında yer alır. Bu durumlar dışında aşırı kilolu, fiziksel aktivite yapmayan ya da tütün kullanan kişiler de hipertansiyon gelişimi açısından riskli kabul edilen grup içerisinde değerlendirilir. Kişide kan basıncının yükselmesine neden olabilecek durumlar, birincil ve ikincil nedenler olmak üzere 2 grupta incelenir. Birincil (primer) hipertansiyon tanımlaması kişideki yüksek kan basıncının oluşmasına neden olabilecek durumun tespit edilememesi halinde kullanılan bir terimdir. Birincil hipertansiyon klinik olarak zaman içerisinde yavaş yavaş gelişme eğilimindedir. İkincil (sekonder) hipertansiyon kavramı ise kişideki yüksek kan basıncının belirli bir sağlık durumunun bir sonucu olarak ortaya çıktığını ifade eder. Birincil hipertansiyondan farklı olarak, bir neden sonucunda sekonder olarak gelişen yüksek kan basıncı ani olarak yükselir. Çeşitli rahatsızlıklar ve bazı ilaç veya maddelerin kullanımı sonrasında ikincil hipertansiyon ortaya çıkabilir. Hipertansiyona neden olabilecek faktörler aşağıdadır:
Hipertansiyon genellikle gelişme aşamasındayken sinsi ilerleyen ve kişilerde herhangi bir belirtiye neden olmadan varlığını sürdürebilen bir sağlık sorunudur. Yüksek kan basıncına dair belirtilerin belirgin hale gelmesi bazı kişilerde hipertansiyon gelişiminden yıllar sonra ortaya çıkar. Kişide ciddi bir hipertansiyon varlığına işaret edebilecek birçok belirti ve bulgu vardır:
Hipertansiyon ile birlikte bu tarz belirtilerin ortaya çıkması sağlık kuruluşlarına başvurularak tedavi alınmasını gerektiren ve beklenmesi halinde daha büyük sorunların gelişebileceğine dair uyarıcı özellik taşıyan belirtiler olması nedeniyle önem arz ederler.
Rutin fizik muayene esnasında hekim tarafından gerçekleştirilen kan basıncı ölçümlerinin normalden daha yüksek olarak tespit edilmesi halinde bu durumun ilerleyen günlerde yapılan ölçümlerde de tespit edilmesi halinde kişide hipertansiyon varlığı ortaya konulabilir. Düzenli ölçümler kişinin kan basıncının çevresel faktörlerden etkilenebileceği göz önünde bulundurularak gerçekleştirilir. Ölçümler ile elde edilen kan basıncı değerlerinin sürekli olarak yüksek tespit edilmesi halinde hekim tarafından kişide bu duruma neden olabilecek rahatsızlıkların ortaya çıkarılması amacıyla idrar, kan, EKG ve ultrasonografi gibi çeşitli tanısal testler gerçekleştirilebilir. Bu süre zarfında hekim tarafından uygun görülmesi halinde hipertansiyon tedavisi başlanarak kişideki yüksek kan basıncının organlar üzerindeki zararlı etkilerinin önlenmesi sağlanabilir. Hipertansiyonun uzun dönem yönetimi ve tedavisinde en önemli aşamalardan birini yaşam tarzı değişikliği adı verilen birtakım uygulamalar oluşturur:
Bu yaşam tarzı değişikliklerine ek olarak hekim tarafından reçetelendirilen ve birçok farklı mekanizma üzerinden etki gösteren çeşitli hipertansiyon ilaçları mevcuttur. Hekim tarafından gerekli görülen durumlarda kişinin yüksek kan basıncının kontrolünün sağlanması adına bu ilaçların çeşitli kombinasyonlarının kullanımı gündeme gelebilir.
• Diüretikler
Halk arasında idrar söktürücü olarak bilinen diüretik ilaçlar vücutta bulunan fazla su ve tuzun böbrekler vasıtası ile atılmasını sağlayan ilaç grubudur. Hipertansiyon tedavisi amacıyla en sık olarak başvurulan ilaçların başında gelen diüretiklerin kullanımı ile kan dolaşımında bulunan sıvı miktarı azaltılmış olur.
• Beta-Blokörler
Beta-blokör olarak sınıflandırılan ilaçlar kalp atımlarının gücü ve hızının düşürülmesini sağlayan ilaçlardır. Bu ilaçların kullanımı sonrasında kalp tarafından pompalanan kan miktarının azalması ile kan damalarında meydana gelen basınç da azaltılmış olur.
• ACE (Anjiyotensin Dönüştürücü Enzim) İnhibitörleri
Ace inhibitörü olarak sınıflandırılan hipertansiyon ilaçları anjiyotensin 2 adı verilen ve damaların kasılmasına neden olan hormonun salgılanmasını baskılayıcı etki yapan ilaç grubudur. Bu ilaçların kullanımı ile birlikte genişleyen damarlardaki kan basıncının azaltılması sağlanmış olur.
• Anjiyotensin 2 Reseptör Blokörleri
Hipertansiyon tedavisi amacıyla kullanılan ve bu grupta yer alan ilaçlar direkt olarak kan dolaşımında yer alan anjiyotensin hormonunun etkilerinin engellenmesini sağlar.
• Kalsiyum Kanal Blokörleri
Kalsiyum minerali vücutta bulunan kas yapılarının kasılmasında görev alır. Bu minerale ait kanalların engellenmesini sağlayan ilaçların kullanımı ile kalp ve damarların yapısında yer alan kas dokusunun aşırı kasılmasının önüne geçerek yüksek tespit edilen kan basıncının tekrar normal seviyelere çekilmesi hedeflenir.
• Alfa-2 Agonistleri
Bu grupta yer alan ilaçlar, sinir sistemi üzerinden etki göstererek damarların daralmasına uyarıcı etki yapan elektriksel aktivitelerin baskılanmasını hedefler. Böylelikle damarlarda genişlemenin meydana gelmesi ve kan basıncının düşürülmesi amaçlanır. Hekim tarafından kişide hipertansiyon gelişiminin nedeninin aydınlatılması halinde ise tedavi planlaması bu altta yatan nedene göre gerçekleştirilir. Bu hipertansiyon nedenlerinin tedavi edilmesi ile birlikte kişinin kan basıncı tekrar normal seviyelere dönebilir.
Son güncellenme tarihi: 15 Mayıs 2024
Yayınlanma tarihi: 09 Nisan 2018
Kardiyoloji
Kardiyoloji
Kardiyoloji
Kardiyoloji
Kardiyoloji
Öne Çıkan Kanser Yazıları