22 Ağustos 2023 Salı
Kişilik Bozukluğu: Nedir, Belirtileri Nelerdir, Tanısı ve Tedavisi Nasıl Olur?
Stockholm Sendromu, bir kişinin kendisini rehin alan, kötü davranan veya istismar eden kişiye karşı olumlu duygular geliştirmesi durumudur. İlk olarak 1973 yılında İsveç'in başkenti Stockholm'de bir banka soygunu sırasında ortaya çıkan bu sendrom, kurbanın hayatta kalmak için kendisini esir alan kişiye psikolojik olarak bağlanmasıyla gelişmektedir. Bu durum, sadece rehine olaylarında değil, aile içi şiddet, insan kaçırma, istismar, manipülatif ilişkiler ve toksik iş ortamlarında da ortaya çıkabilir. Mağdur, yaşadığı travmatik durumu bir savunma mekanizması olarak rasyonelleştirmeye ve saldırganına sempati duymaya başlar.
Stockholm Sendromu, bir kişinin kendisini esir alan, şiddet veya manipülasyon uygulayan kişiye karşı olumlu duygular geliştirmesiyle ortaya çıkan bir psikolojik fenomen olarak tanımlanır.
Bu sendromu yaşayan kişiler, saldırganlarına karşı bir bağlılık hisseder, onların motivasyonlarını anlamaya çalışır ve hatta kendilerini onların yerine koyarak haklı olduklarını düşünmeye başlarlar. Bu psikolojik süreç, mağdurun hayatta kalma içgüdüsü ve zihinsel savunma mekanizmalarının bir sonucudur. Stockholm Sendromu, yalnızca rehine krizlerinde değil:
Bu sendrom, kurbanın şiddet veya baskı altında geçen bir sürecin sonunda, saldırganıyla özdeşleşerek ona karşı güçlü bir duygusal bağ geliştirmesiyle ortaya çıkar.
Stockholm Sendromunun gelişmesinin temelinde kişinin hayatta kalma içgüdüsü ve psikolojik savunma mekanizmaları yer alır. Bu sendromun oluşmasına neden olan psikolojik ve sosyal faktörler şunlardır:
Mağdur, kendisini tehdit eden kişiye duygusal olarak bağlanarak tehlikeyi minimize etmeye çalışır. Rehine veya mağdur, saldırganı kızdırmaktan kaçınmak için ona karşı olumlu duygular geliştirebilir. Tehlikeli bir ortamda hayatta kalmak için psikolojik olarak saldırganı bir "koruyucu" gibi algılayabilir.
Saldırgan, mağdur üzerinde psikolojik baskı kurarak onu duygusal olarak manipüle edebilir. Mağdura zaman zaman küçük iyilikler yaparak onu "minnettar" hissettirebilir. Mağdur, zamanla saldırganın düşüncelerini ve inançlarını benimsemeye başlayabilir.
Mağdur, dış dünyadan koparılır ve yalnız bırakılırsa, saldırganı tek güvenilir kişi olarak algılamaya başlayabilir. Zamanla saldırganla yakınlık kurarak ondan korkmak yerine ona bağlılık hissetmeye başlayabilir.
Fiziksel ve psikolojik baskı altında uzun süre kalan bireyler, zamanla saldırganın bakış açısını benimsemeye başlar. Baskı ne kadar uzun sürerse, mağdurun saldırganı haklı görme ihtimali o kadar artar.
Stockholm Sendromu yaşayan bireyler, saldırganlarıyla anormal bir duygusal bağ geliştirir. Bu bağ, mağdurun sağduyusunu ve özgürlük duygusunu kaybetmesine neden olabilir. Stockholm Sendromunun belirtileri şunlardır:
Bu belirtiler, mağdurun psikolojik olarak saldırganına bağımlı hale geldiğini ve kendi gerçekliğini kaybettiğini gösterir.
Rehine krizlerinin yanında Stockholm Sendromu, günlük hayatta da bazı kişilerde görülebilir. Bu sendromdan etkilenebilecek gruplar şunlardır:
Bu tür deneyimler, bireyin saldırganı ile duygusal bir bağ kurmasına neden olabilir ve zamanla sendromun etkileri derinleşebilir.
Stockholm Sendromu, mağdurların zihinsel ve duygusal sağlığını ciddi şekilde etkileyebilir:
Bu psikolojik etkiler, mağdurun uzun vadede sağlıklı ilişkiler kurmasını zorlaştırabilir ve duygusal travmalara yol açabilir. Stockholm Sendromu, sadece bireysel düzeyde değil, toplumsal ve kurumsal düzeyde de gözlemlenebilir. Örneğin, bazı insanlar baskıcı yönetim sistemleri veya istismar edici iş yerlerinde, kendilerine zarar veren otoritelere karşı bir sadakat geliştirebilirler. Bu tür vakalarda bireyler, adaletsizlikleri ve kötü muameleyi rasyonelleştirerek, maruz kaldıkları durumu normalleştirme eğilimi gösterebilirler.
Bunun yanı sıra çocukluk çağında yaşanan travmalar da Stockholm Sendromunun gelişiminde etkili olabilir. Aile içi şiddet, duygusal istismar veya ebeveynlerin aşırı otoriter olması, çocukların zamanla bu durumu kabullenmesine ve hatta savunmasına neden olabilir. Bilinçaltında, saldırganın sevgisini kazanmanın tek yolunun ona boyun eğmek olduğu düşüncesi gelişebilir. Bu tür çocukluk deneyimleri, ilerleyen yaşlarda bağımlı ve toksik ilişkiler içinde kalmaya yatkın bireylerin ortaya çıkmasına yol açabilir. Stockholm Sendromunun psikolojik etkileri sadece mağdur bireyi değil, onun sosyal çevresini de etkileyebilir. Mağdurun ailesi ve arkadaşları, onun saldırganı savunmasına anlam veremeyebilir ve yardım etmeye çalıştıklarında geri çevrilebilirler. Bu durum, mağdurun sosyal çevresiyle bağlarını zayıflatabilir ve yalnızlık hissini artırarak saldırganla olan bağını daha da güçlendirebilir.
Stockholm Sendromu tedavi edilebilir bir psikolojik durumdur. Tedavi süreci şunları içerebilir:
Stockholm Sendromu yaşayan bireyler, bilinçli bir psikolojik destek sürecine girdiklerinde iyileşebilir ve sağlıklı ilişkiler kurmaya geri dönebilirler.
Son güncellenme tarihi: 15 Nisan 2025
Yayınlanma tarihi: 15 Nisan 2025
Psikiyatri
Öne Çıkan Kanser Yazıları