21 Ağustos 2023 Pazartesi
Karaciğerin en yakın dostları: Greyfurt ve limon
Karaciğer kanserleri içinde en sık görülen hepatoselüler kanserin tanı ve tedavisinde, güncel tedavi seçenekleri kadar multidisipliner bakış ve tümör konseyleri de önemli.
Vücudumuzun her bir organı farklı özellik ve işlevleriyle kuşkusuz çok değerli. Tıpkı, kendini onarma ve yenileme özelliğiyle dikkat çeken karaciğerimiz gibi. Öyle ki, karaciğerin %75’ini vücuttan çıkarsak da, kalan %25’i ile yaşamaya devam etmek mümkün. Karaciğerimiz de kaybettiği %75’lik bölümünü 4-6 hafta içinde büyütüp eski durumuna dönüyor. Tabii kendini onarma ve yenileme kapasitesi bu derece yüksek olan karaciğer bile kendine yapılan topyekün ve uzun süreli saldırılara karşı ancak bir yere kadar direnebiliyor. Hepatit virüslerinin, ileri derece karaciğer yağlanmasının getirdiği hasarla karaciğer giderek sertleşip küçülüyor ve kendini yenileme gücünü kaybediyor. Bu tablonun adı siroz gelişimi ve geri dönüşüm şansı yok. Gelişen bu siroz zemininde hepatoselüler kanser (HCC) gelişme riski de daha yüksek. HCC, karaciğerin kendisinden köken almış üç alt tip kanser arasında en sık görüleni. Dolayısıyla hepatoselüler kanserlerin büyük çoğunluğu (%90’dan fazlası) hasar görmüş ve kapasitesi azalmış siroz sorunu olan karaciğerlerde gelişiyor. Bunun anlamı şu; karaciğer sirozunu önlemek hepatoselüler kanserin gelişme riskini de azaltmak demek. Hatırlatmadan olmaz. Hepatit B - C virüsleri, karaciğer yağlanması (NAFLD), ender olarak ise bazı genetik hastalıklar (hemokro matozis ve alfa-1 antitripsin eksikliği gibi) ile bazı kimyasallara (aflatoksin) maruz kalmak siroz ve devamında HCC gelişiminde önemli faktörler. Bu önemli konuyu, Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı ve Genel Cerrahi Bölümü Koordinatörü Prof. Dr. Sedat Karademir’in verdiği bilgiler dahilinde tüm yönleriyle ele aldık…
Hepatoselüler kanserin belirtilerini halsizlik, yorgunluk, karın ağrısı, iştahsızlık, kilo kaybı, karında şişme (sıvı birikmesi), gözlerde ve ciltte sararma, idrar renginde koyulaşma, gaita renginde açılma ve ateş olarak sıralayabiliriz. Ancak bu belirtiler birçok farklı hastalıkta da var. Ayrıca, hepatoselüler kanserli (HCC) bir hastada bu belirtilerin olması genellikle hastalığın ileri evreye ulaştığını gösteriyor. Oysa HCC’yi erken ve tedavi edilebilir bir evrede yakalayabilmek önemli. Özellikle yüksek risk altında olan kişilerde (kronik viral hepatitli, ileri derece karaciğer yağlanması ya da sirozu olan), düzenli aralıklarla yapılan karaciğer ultrasonu ve AFP testi sayesinde, gelişmekte olan yeni bir HCC odağının erken dönemde saptanması ve cerrahi tedavisi mümkün olabiliyor. Kan ve radyolojik tetkiklerle başlanan tanı sürecinde ayrıca karaciğer fonksiyon testleri, gerekli durumlarda hepatit markerları ve bazı genetik testler de isteniyor. Eğer şüpheli bir yapı görülürse BT ya da MR kullanılıyor. PET ise, karaciğerdeki kitlenin kötü huylu olup olmadığı ile ilgili bilgi verirken tüm vücudu da taradığı için HCC’nin başka yerlere sıçrayıp sıçramadığını da gösteriyor.
HCC’de tedavi planı yapmak adeta bir savaş oyunu gibi. 2 cm çapa kadar olan HCC’ler için, iğne ile kitle içine yapılan etanol enjeksiyonu geçmişte oldukça rağbet gören bir ablasyon yöntemiyken bugün artık ileri teknolojik cihazlarla durum değişti. Radyofrekans ablasyon (RFA) ve mikrodalga ablasyon (MWA), yüksek ısı ile 3 cm çaplı bir HCC için bile cerrahiye yakın bir başarı sağlıyor. Diğer bir yöntem ise iki türü olan embolizasyon (atar damarı tıkama). Bu girişimsel işlemlerde, bacak atardamarından iğne ile girilerek ana karaciğer damarı içine kadar özel tel üzerinden ince bir boru ilerletiliyor. Çekilen filmlerde HCC kitlesini besleyen bir atardamar dalı bulunabilirse, ya buradan HCC içine kemoterapi ilacı verilip sonrasında damar bir tıkaç ile kapatılıyor (kemoembolizasyon) ya da aynı yolla HCC içine radyasyon yayan mikro küreler veriliyor (radyo-embolizasyon). HCC’nin tedavisinde cerrahi halen altın standart ancak bunun için iki şart var: Tümör karaciğer dışına sıçramamış olacak ve ameliyat sonrası geride kalacak karaciğer kalite ve miktar açısından hastaya yetecek. Bu nedenle, çoğunun temelinde siroz olan HCC’nin tedavisinde, karaciğerin kapasitesi ayrıntılı biçimde değerlendirildikten sonra cerrahiye karar verilmeli. Karaciğerde sınırlı HCC‘ye rağmen karaciğer yetmezliği ön planda olan hastalar için karaciğer nakli bir seçenek olarak sunulabilir. İleri evre siroz yanında karaciğerde ve vücutta yaygın HCC saptanan hastalarda ise palyatif ve destek tedavileri mevcut.
HCC’de kemoterapi tedavileri çok fazla etkin değilken, hedefe yönelik ilaçlar ve immünoterapi üzerinde gelecek vaat eden çalışmalar devam ediyor. Tüm bu tedavi seçenekleri tek başına ya da bir arada kullanılabiliyor. Ancak HCC’de tedavi planlanması, tek bir kişi ya da bölümün üstlenemeyeceği kadar karmaşık bir süreç. Her hastada, o kişiye uygun bir tedavi planı gerekiyor. Bu nedenle multidisipliner konseyler ve alınan kararlar önemli. Şunu da unutmamak gerekir; hangi tedavi yöntemi seçilirse seçilsin, HCC hastalarında da hastalığın tekrar etme riski var. Geride sirozlu karaciğer kaldığı sürece karaciğerin başka bir yerinde yeni bir HCC gelişmesi olağandır.
Son güncellenme tarihi: 07 Haziran 2024
Yayınlanma tarihi: 07 Haziran 2024
Genel Cerrahi
Genel Cerrahi
Genel Cerrahi
Genel Cerrahi
Genel Cerrahi
Genel Cerrahi
Genel Cerrahi
Genel Cerrahi
Öne Çıkan Kanser Yazıları