20 Ağustos 2023 Pazar
0-3 yaş çocuklarda sağlıklı bir uyku düzeni için 11 öneri
Disleksi Yunanca “dys” ile “lexia” kelimelerinin birleşiminden meydana gelen yetersiz anlamını taşıyan bir sözcüktür. Disleksi beynin yazılı dili işleme biçimine müdahale eden bir tür öğrenme güçlüğüdür. Disleksisi olan kişiler okuma ve okuma ile ilişkili becerilerde sorunlar yaşarlar. Bu kişilerin biyolojik yaşı, ölçülen zeka düzeyi ve aldığı eğitim göz önünde bulundurulduğunda okuma becerileri beklenenin çok altında kalmaktadır.
Özel öğrenme bozuklukları 3 ana sınıfa ayrılmaktadır. Bu alt sınıflar yazma bozukluğu olan disgrafi, matematik öğrenmede güçlük olan diskalkuli ve okuma güçlüğü olan disleksidir. Disleksi dil ve özellikle okuma ile ilgili işlevlerde sıkıntılar meydana getiren bir tür öğrenme güçlüğüdür. Disleksili kişiler sınıf yaşantısına normal bir uyum gösterirler fakat yazılı harfleri, sayıları, heceleri ve sözcükleri tanımada zorluk yaşarlar. Bu kişiler genellikle tersten okurlar ve okumada yaşanan zorluğa bağlı yazmada da sorunlar yaşarlar.
Disleksinin kaynağının ne olduğu halen tam olarak bilinmemektedir. Fakat genel bir kanıyla disleksinin nedeninin merkezi sinir sisteminin yazma becerisini işleme biçiminde aksaklıkların meydana gelmesi olduğu düşünülmektedir.
Çoğu insan çocukluk döneminde disleksi olduğunu öğrenir ve bu genellikle yaşam boyu süren aktif bir sorun olarak devam eder. Bu disleksi formu aynı zamanda “gelişimsel disleksi” olarak da adlandırılır. Disleksili kişiler bulundukları durumun farkındadırlar ve genellikle okul çağı çocukları bu durumdan utanarak çekingen ve içine kapanık bir davranış biçimi geliştirirler. Bu yüzden disleksinin erkenden fark edilerek çocuğa bu hastalık doğrultusunda eğitim aldırmak büyük önem taşımaktadır.
Disleksili bireyler normal bir zeka kapasitesine sahip olmalarına rağmen beklenenden daha düşük okuma performansına sahiptirler. Dislektik bireylerde görülen belirtiler arasında şunlar yer almaktadır:
Disleksinin oluşum nedenleri tam olarak bilinmemektedir. Ancak olgular arasında yapılan kıyaslara dayanan bazı çalışmalar birtakım risk faktörlerini ortaya koymuştur. Disleksiye sebep olan faktörler arasında şunlar yer almaktadır:
Disleksinin en belirgin belirtisi okuma üzerine olduğundan küçük çocuklarda okula başlayana kadar bu hastalığın varlığı genellikle tespit edilememektedir. Çocukta görülen bazı motor bozuklukları gibi değişiklikler disleksinin varlığına işaret edebilir.
Disleksi sıklıkla ilkokul çağında açığa çıkmakta ve bu sorunu ilk farkeden kişi çocuğun öğretmeni olmaktadır. Disleksinin şiddetine göre durum değişmekle beraber çocuğun okumaya başladığı andan itibaren disleksi fark edilmektedir.
Disleksinin tanısının konulmasında bazı testlerden yararlanılmaktadır. Tanıda kullanılan yöntemler arasında şunlar yer almaktadır:
Disleksisi olan kişiler okumada yaşadıkları güçlüklerin yanında bazı okuma dışı semptomlara da sahip olabilmektedirler. Disleksi ile beraber ortaya çıkan semptomlar arasında şunlar yer almaktadır:
Disleksik kişiler bu durumlarından sıkıntı duyduklarından ve mahcup olduklarından dolayı kendilerini diğer insanlardan ve toplumdan ayrıştırırlar. Genellikle agresif ve saldırgan tavırlar sergilerler.
Disleksinin günümüzde halen bilinen kesin bir tedavi yöntemi yoktur. Fakat disleksik kişilere özel hazırlanan eğitimler ile bu bireylerin ilerleme kaydetmesi sağlanabilmektedir. Özellikle çocukluk çağı disleksilerinde psiko-pedagojik yaklaşımla ve uygulanacak eğitsel terapi ile doğru öğrenme gerçekleşebilmektedir. Disleksi tedavisinde uygulanan diğer yöntemler arasında şunlar yer almaktadır:
Disleksinin kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Bu yüzden disleksik kişiler bir noktada bu hastalıkla yaşamayı ve başa çıkma yollarını kendi kendilerine bulmak zorunda kalmaktadırlar. Bu kişiler zamanla durumlarından utanç duyma ve içlerine kapanma eğiliminde olduklarından disleksik kişilere olabildiğince teşvik edici yaklaşmak önemlidir. Bu noktada ailelere önemli görevler düşmektedir. Çocuğa olabildiğince duygusal destek sağlamalıdırlar. Bu kişiler sık sık okul değiştirmemelidir. Ayrıca aile ortamında ana dil dışındaki dillerin aktif olarak konuşulması da disleksik kişide kafa karışıklığına sebep olarak hastalığın ilerlemesini sağlayabilmektedir.
Disleksik kişiler yaşları büyüdükçe okuma problemlerini azaltırlar fakat yine de bu konuda yaşıtlarından hep geri kalırlar. Disleksi problemine sahip bireyler mevcut durumlarını düzeltmeye zamanlarını planlayarak başlayabilirler. Daha sonrasında ise kendi kendilerine sürekli okumalar yapmak ve bunu alışkanlık haline getirmek ve eksiklikleri belirlemek oldukça önemli bir adımdır. Kendi eksikliklerini bilip en uygun öğrenme şeklini belirleyerek ona göre harekete geçen disleksik bireyler dezavantajlı durumların üstesinden kolaylıkla gelebilirler.
Beyinde konuşma alanında fonksiyon değişikliği ile gelişen disleksi çözümsüz bir sorun olmadığı gibi bu hastalığa sahip bireylerin toplumdan soyutlanması da oldukça yanlıştır. Hem disleksi ile yaşayan hastalar hem de çevresindekiler için yeterli eğitim ve destek şarttır. Disleksinin psikolojik sorunlara yol açmaması, bu hastaların topluma entegre olması için uzman psikolog ve psikiyatr desteği önemli olabilir.
Son güncellenme tarihi: 15 Ocak 2024
Yayınlanma tarihi: 15 Ocak 2024
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Psikiyatri
Öne Çıkan Kanser Yazıları