20 Ağustos 2023 Pazar
Diyabet hastalarına beslenme önerileri
İnsülin Direnci Nedir? İnsülin direnci, normal ya da yükselmiş insülin hormonu seviyelerine rağmen bu hormonun uyarması gereken biyolojik olayların tam olarak gerçekleşmemesini tanımlar. Karaciğer, kas dokusu ve yağ dokusu insülin hormonunun etkili olduğu en temel organlardır. Aynı zamanda insülin direnci gelişimi ile birlikte pankreas, bu direnci kırmak adına daha fazla insülin hormonu ür-etebilir. Bu durum hiperinsülinemi olarak adlandırılan kan dolaşımında insülin hormonu düzeyinin normalden çok daha fazla olarak tespit edilmesine yol açar. İnsülin direnci zaman içerisinde metabolik sendrom ya da tip 2 şeker hastalığı (diabetes mellitus) gibi farklı klinik durumlara doğru ilerleme gösterebilir. Yaklaşık olarak dünya nüfusunun %9’unun insülin direncine bağlı olarak gelişebilen tip 2 şeker hastalığından etkilendiği tahmin edilmektedir. Tip2 şeker hastalığı dışında obezite, kardiyovasküler (kalp ve damar) hastalıklar, alkolizme bağlı olmayan karaciğer yağlanması, metabolik sendrom ve polikistik over sendromu (PCOS) gibi rahatsızlıklar da insülin direnci ile ilişkili diğer durumlara örnek teşkil eder.
Birçok farklı metabolik değişiklik ve rahatsızlık insülin direnci gelişiminde rol oynayabilir. Bu faktörlerin en başında kan dolaşımında bulunan yağ yapıdaki maddelerin miktarının artması gelir. Serbest yağ asitleri, hücrelerin insülin hormonuna karşı oluşturduğu yanıtın bozulmasına neden olabilen maddelerdir. Beslenme ile yüksek miktarda kalori alınması ve vücutta aşırı miktarda yağ dokusu bulunması kan dolaşımında serbest yağ asitlerinin miktarında artışa neden olur. Dolayısıyla dengesiz ve aşırı düzeyde beslenme ile obezite, insülin direnci ile ilişkili durumlara örnek teşkil ederler.
İnsülin direnci gelişimine sebep olabilecek nedenler, kazanılmış ve kalıtsal (genetik) geçişli olmak üzere 2 kategoride incelenebilir. Sonradan kazanılmış insülin direnci nedenleri arasında sayılabilecek zaman içerisinde insülin direnci gelişimine neden olabilecek birçok farklı durum vardır:
İnsülin direncine sahip kişiler yıllar boyunca bu durum ile ilgili tanı almadan hayatını sürdürülebilir. Bu durum insülin direncinin gelişimini kişide fark edilebilir bir belirtiye yol açmadan sürdürmesi nedeniyle gerçekleşir. İnsülin direnci ile ilişkili ve riskli olarak kabul edilen birçok belirti vardır:
İnsülin direnci gelişimi kişide şeker hastalığı ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir. Diyabet gelişimi sonrasında çeşitli belirtiler tabloya eklenir:
Bu belirtiler dışında kişide insülin direnci varlığına işaret eden bir diğer bulgu da akantozis nigrikanstır. Akantozis nigrikans, genellikle boyun, koltuk altı ve kasık bölgelerinde ortaya çıkan kadifemsi kahverengi renk değişikliği meydana gelmiş alanların oluşmasını ifade eder.
İnsülin direncinin hesaplanmasında birçok farklı yöntem mevcut olsa da HOMA adı verilen hesaplama yöntemi bir adım öndedir. Bu test, insülin rezistansına ek olarak pankreastan insülin üretme özelliğine sahip hücrelerin işlevleri konusunda da bilgi verir. HOMA hesaplama yönteminde kişinin açlık sonrası ölçülen şeker düzeyi ve insülin seviyesi kullanılan parametreleri oluşturur. Bu iki parametre çarpılır ve çıkan sonuç 405’e bölünürse HOMA skoru hesaplanmış olur.
HOMA skorunun 2,5’den yüksek olarak hesaplandığı kişilerde insülin direnci varlığından söz edilebilir.
Bununla birlikte HOMA değerine her hastada bakılması gereksizdir. İnsülin direncini klinik pratikte gösteren en iyi parametre bel çevresi ölçümüdür.
Hastanın şikayetleri, fizik muayene bulguları ve basitçe bel çevresi ölçümü ile tanı konabilir. Ancak bazı durumlarda diyabet riskini belirlemek için ek testler istenebilir.
Açlık plazma glikoz testi, oral glikoz tolerans testi ve son 2-3 aydaki ortalama kan şeker düzeyini gösteren HbA1c testi, istenilebilecek testler arasında yer alır.
Açlık plazma glikoz testi en az 8 saatlik bir açlık sonrasında alınan kan örneğindeki şeker düzeyini tayin eden testtir. Bu test sonucunda yüksek tespit edilen değerler varlığında tetkikin doğrulanması amacıyla birkaç gün sonra tekrarlanması gerekebilir.
Ölçülen test sonuçlarına göre desilitrede 100 miligramın altında tespit edilen değerler normal olarak kabul edilir. Desilitrede 100 ile 125 miligram arasında tespit edilen şeker seviyesi kişide prediyabet (şeker hastalığının hemen öncesi dönem) varlığına işaret ediyor olabilir. 126 ve üzerindeki değerler ise şeker hastalığı için tanısal değere sahiptir.
Bir diğer test olan oral glikoz tolerans testinde şekerli sıvı içilmesini takiben 2 saat sonrasında kan şeker seviyesinin ölçülmesine dayanır. 140 ve altındaki değerler normal, 140 ile 199 arasındaki değerler prediyabet ve 200’ün üzerinde tespit edilen kan şekeri düzeyleri ise şeker hastalığı olarak değerlendirilir.
İnsülin direnci gelişen kişilerde tedavi yaklaşımının ilk ve en önemli aşamasını yaşam tarzı değişiklikleri adı verilen bir takım uygulamalar oluşturur. Günlük beslenme ile alınan kalori miktarının sınıflandırılması ve yüksek glisemik içeriğe sahip gıdaların tüketiminden kaçınmak bu uygulamalar arasında yer alır. Fiziksel aktivite ile birlikte vücudun enerji kullanımı artırılarak kas dokusunun insüline karşı yeniden duyarlı hale gelmesine katkı sağlanabilir. Düzenli fiziksel aktivite ile aynı zamanda bel bölgesinde yağ dokusunun azaltılması sağlanabilir.
Tütün kullanımı insülin direncine neden olabilecek zararlı alışkanlıklardan biridir. Dolayısıyla bu alışkanlığın bırakılması ile insülin direncinin kırılmasına dair önemli bir adım atılmış olur.
Dengeli ve işlenmemiş gıdalar ile beslenme, vücudun insülin direncinin kırılmasına dair yapılması önemli olan bir diğer uygulamadır. Yapay tatlandırıcılı gıdaların tüketiminden kaçınmak ve günlük tüketilen şeker miktarının sınırlandırılması oluşan insülin hormonu direncinin kırılması için önem arz eder.
Bu uygulamalar dışında omega-3 yağ asitlerinin tüketilmesi, stres kaynaklarından uzaklaşma ve kaliteli bir uyku düzeninin sağlanması da insülin direncinin gerilemesi hususunda katkı sağlayabilecek yaşam tarzı değişiklikleri arasında yer alır.
Yaşam tarzı değişikliklerinin doğru ve planlı şekilde sağlanması hastanın bilinçlendirilmesinden geçer. Tuz, yağ ve günlük alınan toplam kalori miktarının sınırlandırılması konularında profesyonel diyetisyenlerden bilgi alınabilir. Diyet planlaması ile birlikte kişinin vücut ağırlığının yaklaşık olarak %7’si oranında kilo vermesinin sağlanması, bu kişide tip 2 şeker hastalığı gelişme riskini %60’a yakın oranlarda geriletebilir.
Hekim tarafından gerekli görülen hallerde ya da kişilerin insülin direncinin kırılmasında yaşam tarzı değişikliklerinin etkisiz olarak tespit edilmesi halinde veya diyabet riskinin yüksek olduğu durumlarda bazı insülin duyarlılaştırıcı ilaçların reçetelendirilmesi ve kullanımı gündeme gelebilir.
Son güncellenme tarihi: 02 Temmuz 2023
Yayınlanma tarihi: 16 Ekim 2020
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları
Öne Çıkan Kanser Yazıları